Davranışların
çevrenin etkisiyle oluştuğunu ileri sürenlerin görüşleri doğru
olsaydı, o zaman aynı çevre koşullarında yetişenlerin bu denli
geniş davranış örnekleri sergilemesi nasıl açıklanabilirdi? Her
iki görüşü savunanlar insanların yaratıcı kapasitelerini göz
ardı ediyor. Ayrıca anne-babalar belli yaşların, karakteristik
davranışları ile ilgili bir sürü şey işitiyor “Tüm beş
yaşındakiler böyle yapar!”, “Meraklanma, bir aşamadan geçiyor!”,
“Zorlu bir dönemdir iki yaş!”, “Onun yaşındaki tüm kızlar...”
gibi... Oysa bu kurallara uymayan pek çok örnek vardır. Örneğin;
iş birliğine yanaşmayan bir çok çocuğun büyüdükçe bundan
sıyrılacağına, bunu bir yaşam biçimi haline getirdikleri
görülür.
Cinsiyet
rollerine ilişkin kalıplaşmış düşünceler de davranışların
değerlendirilmesinde bizi etkilemektedir. Örneğin; kızların
iş birliğine yatkın, oğlanların ise asi ve tembel olduklarını
baştan kabullenmişizdir. Kızlar annelerine yardım ettiklerinde
ödüllendirilmiş, kabul görmüşlerdir. Oğlanların bu tür işleri
üstlenmeleri söz konusu değildir. Böyle süregelen cinsiyet
rollere ilişkin kalıplar, bize doğal gelmektedir. Bununla
birlikte çocukların olumsuz, iş birliğine yanaşmayan ve asi
davranışlarını da normal kabul ettiğimiz bir gerçektir. Bu
olumsuz davranışları değiştirmek için fazla bir çaba
göstermeyiz. Burada sorun, insan davranışlarını iyi
kavrayamamamızdan ve etkili bir iletişimin kurallarını
bilmememizden kaynaklanıyor. Öncelikle çocuklarımızın davranış
bozukluklarında; yaşlara göre belli karakteristikler gösterme
zorunluluğu olmadığını iyice bilmemiz gerekiyor.
Bu tür
davranışları beklememeli ve onaylamamalıyız. Çocuklarının
davranışlarını ya da davranış bozukluklarını iyi kavramış olan
anne-babalar, çocuklarını olumlu yönde iyi etkilemede başarılı
olacaktır.İnsanlar düşünen, karar veren, toplumsal varlıklar
olup, hayattaki başlıca amaçları bir yere, bir şeye ait
olmaktır. Hepimiz sürekli olarak önemli bir yere gelmeyi ve bu
yeri korumaya çaba gösteririz. Bu çabalar sırasında da önemine
inandığımız duygu ve davranışlarımızı seçeriz.
Davranış bozuklukları çocuğun
çeşitli ruhsal ve bedensel nedenlere bağlı, iç çatışmalarını davranışlarına
aktarması sonucu ortaya çıkar. Hırçınlık, sinirlilik, saldırganlık, inatçılık,
yalan, çalma, küfür gibi davranışlar davranış bozukluklarına girer.
Bir çocuğun davranışının
bozukluk sayılabilmesi için bazı ölçütler gerekir. Bu ölçütler:
1-Yaşa uygunluk:
Her gelişim döneminin kendine özgü davranışları vardır. Bu nedenle çocuğun
içinde bulunduğu gelişim döneminin özelliklerini iyi bilmek gerekir. Ör; 2 yaş
çocuğu negativist,hareketlidir ve istenilen Şeyi yapmaz. Freud'un anal, Erikson'un
özerkliğe karşı kuşku ve utanç dönemine rastlayan bu yaşlarda çocuk, özerk bir
birey olduğunu öğrenir.Kendisi istemeyince altının değiştirilmesini istemez,
öpülmeyi reddeder. 3-5 yaş çocuğu dikkat çekmek
ister.Hayal dünyası çok geniş olduğu için inanılmaz öyküler anlatabilir.Henüz
yalanla yalan olmayanı ayırt edemezler. Bu nedenle bu yaşlardaki çocukların
anlattıkları yalan olarak kabul edilmezken, 11-14 yaşlarındaki çocuklarda görülen
yalan normalden sapan bir davranış olarak kabul edilir.
2-Yoğunluk:Bir
davranışın bozukluk olarak kabul edilmesindeki 2. Ölçüt yoğunluktur.Ör; 5 yaş
çocuğunda öfke ve huysuzluk doğalken, bu davranış başkasına fiziki zarar verme
Şekline dönüşürse, davranış bozukluğu kategorisine girer.
3-Süreklilik:Çocuğun
belirli bir davranış türünü ısrarlı bir biçimde ve uzun zaman devam
ettirmesidir.
4-Cinsel rol beklentileri:
Erkeklerde kızlara oranla daha saldırgan olmaları beklenirken, davranışları ile
erkeklere benzer saldırgan davranan kızların davranışları normalden sapan davranış
kategorisine girer.
GENEL
OLARAK DAVRANIŞ BOZUKLUKLARININ NEDENLERİ
-Dikkat çekmek:Çocuğa
gerekli sevgi ve ilgi gösterilmediğinde ya da yeterli zaman ayrılmadığında dikkat
çekmek için davranış bozukluklarına yönelir.
-Ebeveynlere karşı güç
kazanma isteği:
-İntikam alma isteği: Özellikle dayak yiyen,sevgi verilmeyen çocuk ana-babasından intikam almak
ister.aşırı otoriter ve baskıcı tutum, katı disiplin ana-babaya karşı öfke ve
nefret duygularının gelişmesine ve buna paralel olarak başkaldırıcı bir bireyin
oluşmasına neden olur.
-Yetersizlik:Çocuğun kendine
güvensiz olması davranış bozukluklarına neden olur. Anne-babanın aşırı koruyucu,
hoşgörülü tutumu, gerektiğinden fazla özen gösterilmesi fazla kontrol anlamına
gelir. Sonuçta çocuk diğer kimselere aşırı bağımlı, kendine güveni olmayan,
duygusal olarak çabuk kırılan bir kişi olur.Bu durum çocuğun kendi kendisine
yetmesine olanak vermez ve davranış bozukluklarına neden olur.
Çocuklarda görülen uyum ve
davranış bozuklukları aşağıdaki gibi sıralanabilir;
Altını ıslatma ( Enüresis ) ve dışkı
kaçırma ( Enkoprasis ), Kekemelik, Parmak
emme, Tırnak yeme, Fobiler ve korkular, Yeme bozuklukları ve
iştahsızlık, Uyku bozuklukları, Mastürbasyon (kendi kendini tatmin
etme), İçe kapanıklık, Çalma, Yalan söyleme, Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite, Saldırganlık, Saç yolma,Uyur gezerlik, Bağımlılık, Aşırı inatçılık.